TANIŞTIĞIMIZA MEMNUN OL! " Bu hayvanlar için hayat çok zor. Bir şey yiyip içemeyen anne için yavruları beslemek oldukça güç. Anne yavruları için neler yapacak? Şimdi kısa bir reklam arasından sonra bu sorunun cevabını öğreneceğiz. ”
Babamın belgesel tutkusu üzerine her akşam belgesel izleriz. Bu sırada dizilerini kaçırmakta olan annem söylene söylene her birimizin ağzına dilimlediği elmaları tıkar. Ablam dünyadan kopuk bir şekilde elindeki telefonla çılgınlar gibi arkadaşlarıyla mesajlaşır. Küçük kardeşim Enes ise elinde pelüş Pepee’si ile sabahı bekler. Tabii ki Pepee’yi seyredebilmek için. “Baba Pepee aş. ”
“Olmaz oğlum Pepee bitti. Hem bak belgesel izliyoruz. ”
“Baba Pepee aş. ”
“Yavrum bırak baban seyretsin belgeselini. Bu da onun Pepee’si annem. ”
Annem bu cümleyi söylerken karşısındaki talihsiz her kimse saatte 160 kilometre hızla tıkar elmayı. Ve genelde o kişi ben olurum. Baş talihsiz! Ablam, ailemin onu tanımladığı ismiyle Esra, benden tam 5 yaş büyük olmanın avantajıyla üniversite dediğimiz o masalsı dünyada yaşıyor. Benim için liseye başlamak 4 yıl sonra üniversiteye başlamak anlamına geliyor. Bu yüzden çok heyecanlıyım. Gerçi ona sorsanız üniversiteli olmanın hiç masalsı yanı yok. Sık sık, imam hatipten üniversiteye kazanabilmek için anasının ağladığını anlatır. Ve bunu anlatırken annem gerçekten ağlar. Haklıydı tabii. Dört koldan üniversite okuyamasın diye çalışılmasına rağmen okumuştu ablam. Ama bu bana hava atabileceği anlamına gelmez tabi! Allah’a şükür bizim de kendimize göre sıkıntılı yanlarımız var. Allah’a şükür mü dedim ben? Benim de acılarım var! Hayatımın dörtte üçü ister istemez kırmızı biber tadında. Evet, ben Eda. Ablam Esra. Anne babamızın fikir üretmekte ne kadar zirvede olduğu belli. Doğum anımı düşünebiliyorum. “Tebrikler...! Nur topu gibi bir kızınız oldu. İsmini ne koyacaksınız? “Ne koysak? Ablası Esra. Eee bu da Eda olsun bari. Amaaan Eda iyidir işte. Eda olsun. ”
“Peki ne giydirelim? ”
“Amaaaan, ne giydirirseniz giydirin. ”
“Emzirmeyecek misiniz? ”
“Amaaaaan, siz emziriverin. ”
Benden sonra gelen küçük kardeşim Eren ise usluluğuyla insanı büyülüyor. Çocuğun uğruna ağladığı tek şey Pepee. Pepee‘li bardaktan su içer. Pepee’li yastığında uyur. Lazımlığı bile Pepee’li. İşte tam bu noktada Eren ile anlaşamıyoruz. İnsan o kadar çok sevdiği şeyin üstüne şey yapar mı? Aslında liseye geçerken hayatımın mükemmel olacağını düşünmüştüm. Lise gençlik demekti. Artık kendimi genç kız hissediyorum. Fatmanur, Azra, Fulya ve Sahra ise bu uzun kısalığındaki yolda yoldaşlarım, sırdaşlarım! İşte böylece seninle tanışmış olduk. Bu kitapta benden dinleyeceklerin bir liseli genç kızın seyir defterinden ibarettir.
© 2025 Kitapi Global