Okumayan ya da az okuyan bir toplumda yaşıyoruz. Bu durum herkesin malumu ve tüm ülke okuma oranlarının seviyesinin düşük olmasından kesin bir şekilde şikayetçi. Ancak şikayet eden bireylerin çoğu da okumuyor. Bu durumun nedenleri bol bol araştırılıyor, okumama nedenleri sıralanıyor. Genelde araştırmaların sonu eğitim sistemine getirilip onun en tabii parçası olan öğretmen ve öğrencilere bir şekilde dayandırılıyor. Bazen de eğitim sistemine ek olarak okumayan ebeveynler dolayısıyla aile tutumları gibi alanlara sapanlar da oluyor. Ancak eğitim sistemindeki ve sistemin içindeki bireylerin hata ve eksikliklerinin yanında okuma alışkanlığını ve sevgisini kazandıramamanın başka nedenlerinin de olduğunu düşünüyorum. Geçen aylarda Facebook’ta bir cümle okudum içim burkuldu. Ülkenin önde gelen yayınevlerinden birinin genel yayın yönetmeni -editörü- şöyle yazmış: “ÖĞRETMENLERİ ve ÖĞRENCİLERİ DİLENDİRENLER UTANSIN! ” Bunu dedikten sonra insanlardan nasıl kendi yayınevinden çıkacak eserlerialmasını beklersin? Öğretmen ve öğrenciler ne dilenmiş bu arkadaştan(? ) KİTAP! Benim bildiğim bireysel olarak ne öğrenciler ne de öğretmenler kendi hesaplarına kitap dilenmez pardon istemez. Zaten kitap da dilenilmez açıkçası, bunu böyle ifade etmek kitaba hakaret ilk önce. Öğretmenler ya da öğrencileri olsa olsa okul kütüphaneleri için kitap istemişlerdir bu da asla onları küçük düşürmez ve de dilenci yapmaz. Kişisel kütüphanemde öğrencilik yıllarımdan beri bolca kitabı olan bu yayınevinden çıkan kitapları almak artık içimden gelmiyor. Türkiye’de yayınevleri aşağı yukarı sözle ifade etmeseler de bu görüşte. Kendilerinden ücretsiz kitap talep edilmesinden hoşlanmıyorlar, hırçınlaşıyorlar, acımasızca kitap talep edenleri eleştiriyorlar. Bu tarz yaklaşımlarla nasıl aşağıladıkları, hor gördükleri gençlere bastıkları eserleri ulaştıracaklar, merak ediyorum. Bir de yazar boyutu var işin. Yazarlar kitapları yazıyor, sonrasında kitap fuarlarında imza törenleri alışveriş ticaret hesapları. Başka dertleri yok. Anadolu’nun herhangi bir şehrine gönüllü ve de karşılıksız gidip halkla, öğrenci ve öğretmenlerle bütünleşen onlara kitabı, yazıyı ve edebiyatı anlatan yazar yok. Bir yazarı şehrinize getirmek istediğinizde önce yazarın ulaşım ve barınma giderlerini en lüksünden karşılamak zorundasınız. Paranız yoksa bu işe girmeyiniz en başından. Ayrıca okullar davet etmişse yazarı öğrencilerine belli sayıda kitabı satmak zorunda bunun garantisini de yazara vermek zorunda. Yoksa yazar mazar gelmez. Zorla kitap satma düşüncesinden sonra okumayı seven nesil arıyoruz da okumaktan soğutanları hiç düşünmüyoruz. Hep onları teğet geçip özellikle çocukları suçluyoruz. Yazar tayfası fil dişi kulelerinde hazır okur bekliyor. Öğretmenler çocukları ikna edecek bizim efendiler de eserlerini satacak. Keşke öğretmenler tek başlarına becerebilse ama maalesef başaramıyorlar. Yardıma ihtiyaçları var. Dikkatimi çeken bir başka husus da kitabevleri ve çalışanları…Bu kitabevlerinde çalışanlar galiba ciddiyeti, kitap sevgisini başka türlü yorumluyorlar. Her alışveriş merkezinde en az bir adet kitabevi bulunur. Buralardaki çalışanlara dikkatli bakın, bir de müşterilerine! Müşteriler genelde gençler. Her yaştan insan bu alışveriş merkezlerine gitse de özellikle gençler dolduruyor kitabevlerini. Bence alışveriş merkezlerindeki giyim mağazalarındaki satış elemanlarının gülen yüzü ve sabrı kitabevlerinde çalışanlarda yok. Giyim kuşam mağazalarında çalışanlar çok özverili ve müşterilere saygı ön planda. Yardım etmekten kaçınmıyorlar. Kitabevlerine bakın. Çalışanlar adeta bir yerlere saklanıyorlar, sorulara gayet suratsızca, kısa ve baştan savma cevaplar veriyorlar. Müşterilerin gözü önünde yaptıkları en önemli iş fiyat etiketi basmak -hala-. Sonra da gençler okumuyor. Okumaz tabi… Bir giyim mağazasındaki ilgi ve intimamdan daha fazlasını hak ediyorlar kitabevine giren gençler. Kitapevlerini soğuk ve suratsız mekanlar olmaktan çıkarmadığımız sürece okuma kültürü seviyesinde bir kıpırdama olmaz. Sonuç olarak ne yayınevleri ne kitabevleri ne de yazarların ülke insanının okuma alışkanlığı kazanması için ekstra bir çabası yok, projesi hiç yok. Bu üçlü de okurların sayısını çoğaltmak için daha çok çaba harcamalı. Sadece eğitim sistemine bağlayarak, öğretmen ve öğrencilere sorumluluğu yükleyip istenilen başarı elde edilemeyince onları suçlayarak, üzerlerindeki sorumluluğu atamazlar. Herkes üstüne düşeni layıkıyla yerine getirmeli, sonra konuşmalı ama yapıcı konuşmalı.
© 2025 Kitapi Global